Tevhid ne demektir kısaca ?

Yaren

New member
Tevhid Ne Demektir? İnanç, Birlik ve Gerçeklik Üzerine Eleştirel Bir Bakış

Uzun zamandır dinî kavramların günlük yaşamda nasıl karşılık bulduğunu gözlemliyorum. İnsanlar “tevhid” deyince çoğu zaman sadece teolojik bir ilkeyi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesini, hatta bazen kimliğini tarif ediyor. Ancak bu kavramın gerçekten ne anlama geldiğini, tarih boyunca nasıl yorumlandığını ve modern dünyada nasıl yaşandığını sorguladığımızda, işin sadece “birlik” söyleminden ibaret olmadığını görüyoruz.

Benim kişisel gözlemim şu: Tevhid, çoğu insan için bir inanç ilkesi olmaktan çıkıp, bir düşünme biçimi haline gelmiş durumda. Fakat herkesin bu kavrama aynı anlamı yüklemediği de açık. Bu yazıda hem dini hem felsefi hem de toplumsal açıdan tevhidi tartışmak; erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımlarını, kadınların empatik ve ilişkisel bakışlarını birlikte değerlendirmek istiyorum.

---

Tevhidin Anlamı: Sadece “Birlik” mi?

Kelime anlamı olarak “tevhid”, Arapça vahhada kökünden gelir ve “birlemek, bir saymak” demektir. Teolojik açıdan bakıldığında tevhid, “Allah’ın bir ve tek olduğuna inanmak” anlamına gelir. Ancak burada tartışılması gereken nokta, bu “birlik” inancının nasıl yorumlandığıdır.

Kur’an’da “İlâhınız bir tek ilâhtır” (Bakara, 2/163) ifadesi geçer. Bu ayet, tevhidin özünü oluşturur. Ancak İslam düşüncesinde tevhid sadece Tanrı’nın varlıkta tekliği değil, aynı zamanda hayatta düzenin, ahlakın ve adaletin de birliği anlamına gelir.

Sosyolog Ali Şeriati, tevhidi “insanın özgürleşmesinin başlangıcı” olarak tanımlar. Ona göre, “birlik” fikri, insanın hiçbir otoriteye —ne ekonomik, ne politik, ne de dinsel— boyun eğmemesi anlamına gelir (İnsanın Dört Zindanı, 1972).

---

Erkeklerin Yaklaşımı: Stratejik, Kavramsal ve Sistematik

Forumlarda bu konuyu açtığımda dikkatimi çeken şeylerden biri, erkek katılımcıların çoğunun tevhidi “sistematik bir inanç çerçevesi” olarak değerlendirmesi oldu. Örneğin biri şöyle demişti:

> “Tevhid, İslam’ın stratejik omurgasıdır; diğer bütün ibadetler, hukuk düzeni ve ahlak ilkeleri onun üzerine kurulur.”

Bu yaklaşım, genellikle mantık, sistematik düşünce ve yapı kurma eğiliminden besleniyor. Erkeklerin bu stratejik bakışı, tevhidi toplumsal düzenle ilişkilendiriyor.

Bazıları, tevhidin modern dünyada “parçalanmış benlik” sorununa çözüm olabileceğini savunuyor. Psikolojik olarak da, “tek bir odak —Allah— etrafında hayatı dengelemek”, stres ve kimlik bunalımlarına karşı bir dayanma mekanizması olarak görülüyor.

Ancak bu yaklaşımın zayıf noktası, bazen duygusal ve deneyimsel boyutu geri plana atması. Tevhidi sadece bir “düşünce sistemi” haline getirdiğinizde, onun yaşanan bir bilinç hali olduğu unutulabiliyor.

---

Kadınların Yaklaşımı: Empatik, Yaşantısal ve Bağ Kurucu

Kadın forum üyelerinin yorumlarında ise bambaşka bir yön dikkat çekiyor. Onlar için tevhid, genellikle “ilişki” ve “bağ” kavramlarıyla anlam kazanıyor.

> “Benim için tevhid, her şeyde Allah’ın izini görmek. İnsanlarla, doğayla, kendimle olan ilişkimde o birliği hissetmek,”

> diyen bir kullanıcı, tevhidi yaşamla kurulan duygusal bağın merkezine yerleştiriyordu.

Bu yaklaşım, mistik İslam geleneği olan tasavvufla da paralel. İbn Arabi’nin “Vahdet-i Vücud” (Varlığın Birliği) öğretisi, Tanrı ile evreni ayrı değil, bir bütün olarak görür. Kadınların empatik yorumları, bu bakış açısıyla benzerlik taşır: tevhid, yalnızca Allah’ın birliği değil, her şeyde O’nu görme bilincidir.

Ancak eleştirel bir noktadan bakarsak, bu yaklaşım bazen “rasyonel temelden uzaklaşma” riski taşır. Tevhid, duygusal sezgiyle anlaşılabilir ama salt duygusallığa indirgenmemelidir. Dolayısıyla en sağlıklı anlayış, akıl ve kalp arasında bir denge kurabilmektir.

---

Tarihsel Perspektif: Tevhidin Sosyal Gücü

Tarih boyunca tevhid inancı, sadece bir teolojik fikir değil, aynı zamanda bir sosyal dönüşüm gücü olmuştur. Mekke döneminde tevhid çağrısı, çok tanrılı düzene ve sınıfsal ayrıcalıklara bir başkaldırıydı.

Bu yönüyle tevhid, bir tür eşitlik ideali taşıyordu. Çünkü “tek Allah” anlayışı, insanların da özde eşit olduğu fikrini beraberinde getiriyordu.

Modern dönemde bu fikir, bazı İslam düşünürleri tarafından toplumsal adaletin temeli olarak görülür. Seyyid Kutub, “tevhid, hem bireysel hem toplumsal özgürlüğün temelidir” der (Fi Zilal-il Kur’an, 1954).

Ancak modern toplumlarda bu kavramın bazen politik söylem haline getirildiği de bir gerçektir. Tevhidin birleştirici yönü, kimi zaman “tek seslilik” olarak yorumlanmış ve farklı düşünenler dışlanmıştır. Bu da kavramın özündeki özgürlük ve eşitlik ruhuna ters düşer.

---

Tevhidin Zihinsel ve Ruhsal Boyutu

Psikolojik açıdan bakıldığında, tevhid bir tür bütünlük bilincidir.

Modern insanın en büyük sorunu, “parçalanmış kimlik”tir: işte başka, evde başka, sosyal medyada bambaşka. Tevhid bilinci, bu parçalanmayı bir araya getirir; insanı hem kendisiyle hem çevresiyle tutarlı hale getirir.

Carl Jung’un “bütünleşme süreci” kavramı (individuation) ile tevhid arasında dikkat çekici paralellikler vardır. Her ikisi de insanın içsel birliğini hedefler.

Ama burada da kritik bir soru ortaya çıkar:

- Tevhid, modern bireyin özgürlüğünü kısıtlayan bir “itaat sistemi” midir, yoksa onu içsel bütünlüğe götüren bir “özgürlük bilinci” mi?

Bu sorunun yanıtı, tevhidi nasıl yorumladığımıza bağlıdır.

---

Eleştirel Değerlendirme: Güçlü ve Zayıf Yönler

Güçlü yönleri:

- Bireysel bütünlük sağlar.

- Ahlaki tutarlılığı destekler.

- Toplumsal adalet ve eşitlik fikrini besler.

- Ruhsal huzur ve güven duygusu oluşturur.

Zayıf yönleri:

- Dogmatik yorumlandığında farklılıkları bastırabilir.

- Politik ya da mezhepsel çıkarlarla kullanıldığında birliğin değil, ayrışmanın aracı olabilir.

- Rasyonel temelden koparıldığında sezgisel ama belirsiz bir inanç haline gelebilir.

---

Tartışmaya Açık Sorular

- Tevhid inancı bireyi özgürleştirir mi, yoksa sınırlandırır mı?

- Duygusal ve rasyonel boyutlar nasıl dengelenebilir?

- Modern toplumlarda “birlik” fikri hâlâ mümkün mü, yoksa bireysellik tevhid bilincini zayıflatıyor mu?

- Erkeklerin sistematik, kadınların empatik yaklaşımları birleştiğinde tevhid daha derin bir anlam kazanabilir mi?

---

Sonuç: Tevhid, Sadece Bir İnanç Değil, Bir Bilinçtir

Tevhid, sadece “Allah birdir” demek değil, insanın kendi içinde bölünmemesi, çelişmemesi, kendisiyle uyum içinde olmasıdır.

Bu kavram, hem akla hem kalbe hitap eder; hem düşünce hem duygu dengesi kurar.

Modern dünyada tevhid, dogmatik bir slogan değil, insanın anlam arayışında yol gösterici bir bilinç olabilir.

Ve belki de en önemlisi, tevhidi sadece “inanmak” olarak değil, “yaşamak” olarak yeniden düşünmek gerekir.

Kaynaklar:

- Kur’an-ı Kerim, Bakara 2/163

- Ali Şeriati, İnsanın Dört Zindanı, 1972

- Seyyid Kutub, Fi Zilal-il Kur’an, 1954

- Carl Jung, The Archetypes and the Collective Unconscious, 1959

- İbn Arabi, Füsusü’l-Hikem

- Journal of Islamic Studies, Vol. 30, 2021

- Oxford Handbook of Islamic Theology, 2016